13 Eylül 2010 Pazartesi

Kelebek

Bir bicimde deadline savdik! Tezler teslim edildi.. Hayat yoluna koymaya calisiliyor vs vs. Dorothy smothie isine girdi! Kendisine tam destek hep destek! Bundan bi kac yil belki de 1kac yil sonra bu smothie isi hakkina dunyanin en eglenceli geyiklerini atiyor olacagiz. ancak su an biliyorum ki, herderdedevadorthy'i  bu isi dusundukce kaygilar basiyor, histerik kahkahalarla, dusunceli anlar onu rahat birakmiyor..
Bana gelince, ben de son gunlerimi dusunerek ve uyuyarak gecirdim cogunlukla.. Dusunurken daraldim, daraldikca birseyler izleyeyim dedim, izlediklerime bile odaklanamayinca uyukladim hep! Darlandikca yururum ya hep ben, sik sik yurudum. Yollarda yururken, yol kenarlarinda buldugum bogurtlenler en buyuk nesem oldu, onlari topladim sarki mirildanarak. Cokca toplayip, recel yapma hayalleri falan kurdum. Recel yapmanin da hayali kurulmu diyenler olursa, beni hic tanimadiklarini farzediyor ve bu blogu okumakla ne ettiklerini kendilerine sormalarini rica ediyorum. Devamini okumaya da bilirler... :)
Goruldugu uzre hic olmadigim kadar da alingan ve huysuzum an itibariyle. Lancaster bombos. Kiymet verdigim, zaman gecirmekten hazzettigim, karsilasinca bile yuzume tebessum yayilan herkes gitti. Gidisleri, yokluklari bni sarsmadi ne yalan soyleyeyim. Kimseyi cok ozleyecegimi de sanmiyorum. Nasil boyle biri oldum diye dusunuyordum ki hatirladim.. Ben ozlemeye karsi radyoaktifinden asiliyim artik. Daha da kimsleri cok ozlemem hayatta, kotam doldu!
Dedim ya dusunuyorum dusunuyorum... Isin icinden cikamiyorum. Son gunlerde 'gorevimiz: research proposal' a odaklanmaya calsitim ama olmuyor. Yapamiyorum. Yapacagim illa ki1 Kacisi yok bunun ama. Yoruldum, bunladim artik. Bunaldigimi her farkettigimde 'ulan!' diyorum. 'dogru bir sey mi yapiyorum?' acaba.. Ancak mutlak dogrunun varolmadigina inanarak gecirilmis 24 senem var benim. Yaptigim., eyledigim hersey kendime karsi kazanilmis zaferler demek benim icin. Son gunlerde gelecegi dusunmek beni oyle yordu ki, surekli zamanda geri gittim. Anlara, mekanlara, seslere, kokulara geri donusler yasadim. Gecmisin belli anlarini yasadim tekrar tekrar. Oylesine serbes cagrisimlarla oldu ki bunlar.. Kah kendimi Morecambe sahilinde titrerken buldum aksam karanliginda, kah ayni yerde yagmurdan sonra ciplak ayak kumlarin ustunde denizi bulana kadar yurumeye calisirken buldum, kumlu ayaklarimla bowling oynamaya gitmeden, helyum cekip sesimi incelestirip sarki soyledikten sonraki gundeki gibi. Birden kendimi kucukbakkalkoy trafinde sikismis buldum, yeditepeye dogru, bir arabanin yolcu koltugunda, gergin, yagmurlu bir gununde Istanbul'un. birden bostna lunaparkinin onunden yururken buldum kendimi. Aniden CKM'nin o daracik hep golge sokagindaydim. Evren sitesindeki eve iki  gun ustuste penceresine merdiven dayararak girdigim ana gittim. Bursa'daydim sonra kimi anlarda. Setbasi koprusunde yanimdan sadece hep yolda gordugum icin asina oldugum yuzleri gordum. Oyle sacma seyler dusundum, hayatin  yogunlugu karsisinda kendimi oyle ufacik hissettim ve oyle yetersiz ki.. Sacma bir korkuyla yasiyorum bi kac gundur.
Gecen cuma gunu bir seminer gittim. Adam psikoloji mi lan bizim de yaptigimiz acaba bilim mi yaptigimi saniyorum ben dedirtecek kadar oylesine karmasik calismalarindan bahsetti ki. Aptal hissetmemek imkansizdi. Amcam, hem dil datasi toplayip, evrensel grammare ulasmya calisirken, bir yandan da evrimsel dil becerilerini cozebilmek icin DNA taramalri, beyin scanlari, kulturel veri arastirmalari ve sentetik computational orneklemler hazilrmais.. bunlari kaynastirmis. Bir de sanki dunyanin en basit gerceginden bahseder gibi anlatmiyor mu?! Ulan dedim, hic birsey bilmiyor muyum ben aslinda.. Hooop yine basa dondu bilimsel sevk cevherim! Bir de kelebek vardi odanin icinde bir suru akademisyenin arasinda. Surekli cama carpip disari cikmak istiyordu. Azat ettiler kendisini, cami acip. Sonra bir baskasi daha cikti ortaya, ayni cama vurup durdu kendini, seminerin en celalli anlari oldugu icin kimse durup da azad edemedi onu. Vurdu durdu kendini.. Vurdu da vurdu.. Ben de hayatlarimi dusundum. Eger bir kac gunluk bilemedin birkac haftalik omru varsa  kelebegin kendini vurdugu o 20 dakika bizim hayatimizin senelerine tekabul ediyor. Biz de kendimizi gormedigimiz engellere, insanlara vurarak omrumuzu bosa mi ziyan ediyoruz acaba diye dusundum. Kelebegin hapisligi, kendine zarari o kadar belli ki, cami acmak istiyoruz ki gitsin, acmazsak o da du baska bir yol bulayim demiyor. Vurup duruyor kendini, cunku belli onun otesi istedigi ferahlik. Kendimizin veya etrafimizdakilerin camlara carptigini neden bu kadar kolay farkedemiyoruz? Fark etsek bile, neden cogu zaman onlarin onundeki gorunmez engelleri kaldiramiyoruz. Diyelim ki kaldirdik ama sarfedilen enerjiyi, zamani, hirpanlanmanin verdigi yorgunlugu geri alamiyoruz ki! Dusundum sonra... Hangi cama vuruyorum acaba ben kendimi diye?! yoksa iki cam arasinda kaldim da yukari mi cikmali, asagi mi inmeli, yoksa cam yokta ben varmiscasina mi vuruyorum kendimi diye! Kelebeklerle cok hasir nesir oldum ben gecen hafta, ruyalarima bile girdiler. Agzimdan kelebekler cikti gecen gun ruyamda! Zaman, oldum bittim beni en cok korkutan  sey zaman, kelebek olup  zihnimin dehlizlerini mi kurcalar oldu?!
Sonra korktum, napalim dedi. BEn biletimi aldim. Bu cuma bu memleketi terk ediyorum. Belki bir sureligine, belki de hepten! Kim bilir? Ben bilmem! Ama gun gelir, bilenler bilmeyenlere anlatir belki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder